Yola çıkışımızın 44. günü 21. kuzey paralelini geçiyoruz. Uzaklar II birkaç gündür ticaret rüzgârları kuşağında… Yelkenli gemileri asırlardır Avrupa’dan Orta ve Güney Amerika’ya taşıyan ticaret rüzgârları, şimdi de Uzaklar’ın yelkenlerine hayat veriyor. Ancak rotamız onlarınkine göre epey ters… Geleneksel batı rotası yerine kuzeye, Akdeniz’e doğru tırmanmaya çalışıyoruz.
Üç yıl önce de, aşağı yukarı aynı tarihlerde aynı sulardaydık. O zaman rüzgârı kıç omuzluktan almış, pupa yelken Güney Amerika’ya doğru iniyorduk. Şimdiyse aynı rüzgârları kafadan alarak kuzeye çıkmaya çalışıyoruz. Neyse ki son üç gündür rüzgâr hafif…
Ticaret rüzgârlarının tam hızla estiği günlerde rüzgârın 7 kuvveti bulduğunu biliyoruz. Bu kuvvetteki rüzgâra karşı küçültülmüş sarma yelkenlerle orsa çıkmakta çok zorlanırdık. O yüzden şanslı sayılırız. Ancak gene de aşağı inerkenki keyifli seyir bir başkaydı. Yelkenlerin gölgesinde püfür püfür oturuyorduk.
Neredeyse yola çıktığımızdan beri, 40 gündür, orsa veya apaz seyriyle yol alıyoruz. Günlerdir tüm dikkatimiz yelkenler üzerinde yoğunlaşmış durumda. Her gün birkaç kere trim ediliyor, ince ayarları yapılıyor. Bir yelkenlinin rüzgâra karşı gitme yeteneğinin, yani orsa kabiliyetinin önemini bu seyahatte daha iyi anlıyoruz. Orsaya giremeyen bir tekneyle bu yolu yapmak herhalde aylar sürerdi.
Uzaklar II fazla geniş olmayan eni, V hatlı karina yapısı, kotra arma yelken planıyla görünen (zahiri) rüzgâra 30 derecelik bir açıyla girebiliyor. Tekne dar ön gövde yapısıyla rüzgâr ve denizlere en az direnci gösterirken, V kesim sualtı sayesinde baş denizlerine vurmuyor, adeta amortisör takılıymış gibi yaylanarak dalgaların üzerinden atlıyor. Tam batenli ana yelken tekneyi rüzgârın gözüne gözüne sokarken, çift ön yelken ürettiği çekme gücüyle tekneyi denizlerin üzerinden söküp çekerek hedefine doğru sürüyor.
Falkandlardan çıktığımızdan beri 5.000 mil dümen suyumuzda kalmış. Üç gün önce açığından geçtiğimiz Cabo Verde Adaları 300 mil gerimizde kaldı. 550 mil kuzeydoğumuzda Kanarya Adaları uzanıyor. Afrika kıtası ise 350 mil doğumuzda. Son üç gündür ilginç bir tabiat olayına şahit oluyoruz. Rüzgârın Büyük Sahra’dan kaldırdığı çöl kumları bulunduğumuz yere kadar geliyor. Sabahları kalktığımızda teknenin üzerinin kiremit tozu gibi ince bir kumla yer yer kaplandığını görüyoruz.
Okyanusun o kendine özgü dünyasında günler akıp geçiyor. Uzaklar durup dinlenmeden Akdeniz’in girişine, Cebelitarık’a doğru tırmanmaya devam ediyor. Geceleri gökyüzünü kaplayan yıldızlara bakıyorum. Sabaha karşı doğu ufkunda güneşin doğuşunu müjdeleyen hafif bir aydınlık beliriyor. Günün ilk ışıklarıyla daldığım hayal aleminden sıyrılıyor, önce armayı, yelkenleri kontrol ediyor, sonra güverteye düşen uçan balıkları topluyorum.