Uzaklar II Kuzey Afrika sahilleri boyunca doğuya doğru yoluna devam ediyor. Kıyıya fazla yaklaşmamaya çalışarak, 3-4 mil açıktan seyrediyoruz. Yolumuza sık sık balıkçı tekneleri, parekete şamandıraları ve ucu bucağı belirsiz çöp tarlaları çıkıyor. Balıkçıları elle selamlıyor, plastik şişeler ve siyah naylon parçalarıyla kaplı olduğu için yüzünü bir türlü göremediğimiz denizin üzerinde ilerlemeyi sürdürüyoruz.
Kuzey Afrika ülkelerinde çöp sorunu çözülmüş. Herkes her türlü çöpünü büyük bir gönül rahatlığıyla denize attığı için, belediyelere fazla bir iş düşmüyor. Fakat bu belediyeler çalışmıyor anlamına gelmiyor. Evleri içerde olduğu için deniz kenarına gitmeye üşenen vatandaşların çöpünü denize taşımak gene onların görevi!
Tunus’un Tabarka ve Bizerte limanlarında Uzaklar’a gelen gümrük görevlileri, polisler (milli muhafızlar) Cezayir’deki meslekdaşları gibi atalarının Türk olduğunu söyledikten sonra güler yüzle ve çabucak giriş muamelelerini tamamlıyor, gerekli yerlere gerekli mühürleri bastıktan sonra ellerimizi sıkarak tekneden ayrılıyorlar.
Tunus’taki Türkler
Türkiye’ye yaklaştıkça uğradığımız limanlarda karşılaştığımız Türklerin de sayısı artıyor. Bu sayede hem yeni dostlar ediniyor, hem de memlekette neler olup bittiğini birinci elden öğreniyoruz. Tunus’taki büyük bir inşaat şirketinde çalışan Ankaralı mühendis İlker Gür ve eşi Esra da daha Bizerte’ye bağlanır bağlanmaz, ellerinde gezilip görülecek yerlere dair iki günlük bir gezi programıyla tekneye geliyorlar.
Sırf bizim için işlerinden izin almışlar. Programa göre önce göl kıyısında akşam yemeği yenecek, geceyi evlerinde geçireceğiz, ertesi gün şehir turu… Tekneyi yalnız bırakamadığım için ben kalıyorum. Dost canlısı çift Sibel’i ve (evlerindeki makinede yıkanmak üzere) birikmiş çamaşırlarımızı alıp gidiyorlar.
THY istasyon (havaalanı) şefi Cüneyt Topuz elinde üzeri hurma dolu kocaman bir dalla tekneye geliyor. Hemen kaynaşıyoruz. Son derece esprili, zeki, cin gibi bir genç adam… Dört yıldır bu ülkedeymiş. İki yıl önceki devrimi (Arap baharı) her yönüyle yaşamış. Tunus ve Libya’daki vatandaşlarımızın tahliyesini organize eden ekipte görev almış.
Cumhuriyet tarihimizin bu en büyük tahliye operasyonunda yaşadıkları bir macera romanına konu olacak cinsten. Arabasıyla şehri dolaşırken ağaçlık bir yolu gösteriyor. Devrimcilerin burada kendisini durdurup arabadan indirdiğini söylüyor. Başına dayanan tabancadan nasıl kurtulduğunu dinlerken tüylerimiz ürperiyor. Üsteleyince dışişleri bakanımızın cesareti ve çalışkanlığı nedeniyle kendisine takdir beratı verdiğini öğreniyoruz. İşini ve ülkesinin insanlarını bu kadar seven biriyle tanıştığımız için gurur duyuyoruz.
Uzaklar II Tunus’tan ayrıldıktan sonra pruvasını gene doğuya çeviriyor. Sicilya ile Afrika arasındaki kanala girince Magrip ülkeleri de artık dümen suyumuzda kalıyor.