Atagün ve Melih'le

İstanbul Seyahati ve THY, 21 Haziran 2010

İstanbul’a gitmeye karar verdiğimde bilet fiyatlarını araştırmıştım. Arjantin’den Türkiye uçmanın maliyeti üç bin Lira’yı geçiyordu.

Bu para kısıtlı bütçemiz için oldukça yüksek bir rakamdı. Bir buçuk yıl önce Türkiye’den yola çıkarken yanımızda bir miktar para vardı. Brezilya’da tanıştığımız bir dost sayesinde bütçemize miktar daha eklenmişti. Ancak açık deniz seyrinden kıyı seyrine geçince harcamalar artmış, gene eski durumumuza dönmüştük.

Uzaklar II’nin başlıca geliri ana sponsoru Yüksel İnşaat’tan geliyor. Motor Boat ve Yachting dergisinden de her ay bir miktar geliyor. Çok tutumlu davranmak koşuluyla seyahatimizi sürdürüyoruz. Uçakla Türkiye’ye gitmek ise bu ‘tutumlu davranma’ tanımına uymuyor. Kara kaplı defter böyle söylüyor. Fakat, söz konusu sevdiğine kavuşmak olunca, bu hesapların hiç önemi yok. Hele kavuşulacak olan iki yıldır görülmeyen biricik evlatsa…

İstanbul’a nasıl gideceğim. THY Brezilya’nın Sao Paulo kentinden İstanbul’a uçmaya başlamış. Hem de aktarmasız, doğrudan… Acaba fiyatları ne kadar, hangi günler uçak var. Sao Paulo’da yaşayan okul arkadaşım Melih Altuntürk’le irtibat kuruyorum. Ve birkaç gün sonra THY Sao Paulo müdürü Atagün Kutluyüksel imzalı bir e-posta alıyorum.

Atagün bey iyi haberler veriyor. Mektubunda biletimin hazır olduğunu, üstelik para almayacaklarını söylüyor ve ekliyor: ‘Çorbada bizim de tuzumuz olsun…’ Mektupta başka şeyler de yazıyor.

2010 yılı içinde istersek bir bilet daha vereceklerini, üstelik Uzaklar II’ye gelecek ve gidecek paketleri ücretsiz taşıyacaklarını öğreniyoruz. İşte bu harika bir haber. Sevgili Bülend Özaydınlı’nın hazırladığı kolilerimize nihayet kavuşacağız. Aylardır onları bekliyoruz. Ancak bir süre sonra bunun mümkün olmayacağını öğreniyoruz. Çünkü paketlerde yiyecek ve içecek bulunmaması gerekiyormuş. Halbuki o koliler bunlarla dolu. Yiyecekler, içecekler çıkarılırsa sadece boş kutuları kalır!

Atagün ve Melih'le

Buenos Aires’ten kalkan uçak Sao Paulo’ya indiğinde havaalanında Melih Altuntürk’ün beklediğini görüyorum. Arabasıyla THY bürosuna gidiyoruz. Atagün beyle tanışmak ve kendisine teşekkür etmek istiyorum. Mesai saati bitmek üzereymiş. Bizi bırakmıyor. Türk lokantasında yer ayırtmış.

Hasan Usta’nın lokantasında masalar beyaz kolalı örtülerle kaplanmış. Meze tabakları masamızın beyazının üzerinde renkli mücevherler gibi parlıyor. Ortaya Lübnan’dan gelmiş bir Arak şişesi yerleştirilmiş. Şişe mağrur bir edayla çevresindeki mezeleri süzüyor. Sanki ‘Ben olmasam siz bir hiçsiniz…’ diyor.

Arak

 

Devam edecek…

Scroll to Top