Deniz'le birlikte...

İstanbul Günleri, 22 Temmuz 2010

Uzun süredir yazamadım. Bazı izleyiciler haklı olarak bu durumdan şikâyetçi olmuşlar. Kısmetse 4 Ağustos’ta Arjantin’e, Uzaklar II’ye dönüyorum.

Şimdilik İstanbul’da Deniz’le hasret gideriyoruz. İki yıldır görmediğim sevgili kızımla havaalanındaki ilk karşılaşmamızda gözlerime inanamadım. Boyu benimkine yaklaşmış. Uzun dalgalı saçları, zarif endamı, ışıl ışıl parlayan gözleriyle on beş yaşında alımlı bir genç kız olmuş.

Deniz'le birlikte...

İstanbul’a indikten birkaç gün sonra annesini iş yerinde ziyaret ettik. Pendik’teki yeni açılan Marintürk adlı marina son derece modern bir tesis olmuş. İlk işim yüzer iskeleleri, mendireği dolaşmak oldu. Hemen her havaya kapalı marinada çok sayıda yelkenli güvenle bağlamıştı. Gündoğusu keşişlemeden deli bir hava esmedikçe burada rahat ederlerdi.

Marina ofisine girdiğimizde danışma masasının üzerindeki bir broşür dikkatimi çekti. Ekim ayında yapılacak “Boat Show”un tanıtımının yapıldığı broşürü elime aldığımda aklımdan geçen ilk düşünce, “Yuh be, ayıya bak!” oldu.

Boat Show

Broşürün kapağındaki fotoğrafta marinaya son sürat giren bir motoryat görülüyordu. Yüzer iskelelere bağlı teknelerin önünden, herhalde 20 mil süratle geçen motoryat arkasında köpükten bir iz bırakıyordu. Pontonlara bağlı teknelerin bir dakika sonra ne hal alacağını düşününce o teknelerden birinin içinde olmadığıma sevindim. Ancak tekne sahipleri için üzüldüm, motoryatı kullanan ‘sürücünün’ ise seyrinin Pendik karakolunda bitmiş olmasını diledim.

Böyle densizlere dünyanın her yerinde rastlanabileceğini biliyordum. Fakat denizcilikle alakası olmayan, ancak kötü örnek olarak gösterilebilecek böyle bir fotoğrafın, bir denizcilik fuarının tanıtımında kullanıldığına ilk kez şahit oluyordum. Bir marifetmiş gibi bu fotoğrafı basan, dağıtan kişilerin aklına şaştım.

Scroll to Top