Sibel tekneye geldiğinde sarsılarak ağlıyordu. Yanındaki Lauro Barcellos çantasından kocaman bir bıçak çıkarıp uzattı. Bıçağı görünce başına kötü bir şey geldiğini anladım. Havuzluğa oturup bir bardak su istedi. Suyu verdim. Birkaç yudum içip bardağı kenara koydu. Biraz kendine gelir gibi olunca da anlatmaya başladı.
Sabah Denizcilik Müzesi’ne gitmek üzere tekneden çıkmıştı. Müzeye gitmesini ben tavsiye etmiştim. Patlayan mazot hortumunun yerine yenisini almak için dün şehre indiğimde müzeyi dolaşmış, çok beğenmiştim. Özellikle yelkenli kanolar çok ilginçti. Yanımda fotoğraf makinesi olmadığı için resimlerini çekememiştim. Sibel giderken yanına makineyi de almıştı.
Müzeyi dolaşmış, bol bol fotoğraf çekmiş. Müzeden çıkınca, daha kapının önündeyken, omzundaki çantanın çekildiğini hissetmiş. Dönüp baktığında gençten birinin çantasını almaya çalıştığını görmüş. Vermemek için sıkıca tutup kendine doğru çekmiş. Aralarındaki çekişme bir süre devam etmiş. Çantayı alamayacağını anlayan adam elini beline atıp kocaman bir bıçak çıkarmış.
Sibel bıçağın böğrüne dayandığını görünce bir an irkilmiş. Bu duraklamadan faydalanan saldırgan çantayı kapıp biraz ilerideki bisikletine doğru koşmaya başlamış. Sibel de arkasından hamle etmiş. Adam bisikletine atlayıp caddeyi geçerek ara sokağa dalmış. Sibel de koşarak arkasından gitmiş. Bir yandan da bağırarak yardım istiyormuş. Adam kovalandığını anlayarak arkasına bakınca bisikleti tökezlemiş. Elinden bıçağı düşürmüş. Sibel eğilip yerden bıçağı almış.
Elinde bıçakla saldırganın peşinden koşmaya devam etmiş. Bu vaziyette iki sokak daha geçmişler. Üçüncü sokağın sonunda adam izini kaybettirmiş. Bir deponun önünde bekleyen güvenlik görevlisi yanına gelip cep telefonuyla polisi aramış. Sonra iskelesine Uzaklar II’yi bağladığımız Okyanus Müzesi’nin müdürü Lauro Barcellos’u aramışlar. Lauro hemen arabasıyla gelmiş. Beraberce polise ve olayın geçtiği müzenin önüne gitmişler.
Sibel çantasını kaptırmış olmaktan çok kimsenin kendisine yardım etmediğine üzülüyordu. Sokaklardaki insanlar olayı görmelerine rağmen kimse yardımına koşmamış. Çantasında bir miktar para, cep telefonu ve fotoğraf makinesi varmış. Bütün çekimlerimizi Canon’un Power Shot G 9 modeli fotoğraf makinesiyle yapıyorduk. Bu makine bir bakıma bizim “ekmek teknemiz” idi.
Olayı duyan komşu teknelerdeki Fransız ve Hollandalı denizciler, böyle bir saldırı kendi başlarına gelse, direnmeden üzerindekileri vereceklerini söylediler. Sibel’in saldırganı kovalamasının doğru olmadığını, belki de adamın üzerinde ikinci bir silah olduğunu söylediler. Dedikleri doğru olabilirdi, ama bence Sibel insanca bir tepki göstermiş, böyle davranmakla da iyi yapmıştı. Yardım isteyen birine başını çeviren sokaklardaki insanlardan, zoru görünce teslim oluveren batılı denizcilerden çok daha onurlu bir davranışta bulunmuştu. Ucuz bir kahramanlık değil insanca bir tepki göstermişti.