28 Ekim 2008, Uzaklar artık yolda…

Sevgili Dostlar,
Son ayların koşuşturması içinde seyir defterini çok ihmal ettik. Son günlerde kelimenin tam anlamıyla “kaçmaktan kovalamaya fırsat bulamayacak” kadar yoğun bir telaş içindeydik. Uzaklar II’nin 22 Ekim günü Netsel Marina’daki tonoz halatını fora etmesine kadar geçen sürede yaşadıklarımızı burada anlatmaya sayfalar yetmez. Merak edenler Motor Boat & Yachting’in Kasım sayısındaki yazımı okuyabilirler.

Artık hepsi geride kaldı. Çok şükür Uzaklar II pruvasını yeniden açık denizlere çevirdi. Önümüzde binlerce millik bir yol uzanıyor. Ama ilk evvela Akdeniz’i geçmeliyiz. Malum kış yaklaşıyor. Bu mevsimde Akdeniz’in sağı-solu belli olmaz. Niyetim fazla oyalanmadan Cebelitarık’a varmak.  Marmaris’ten çıktıktan sonra Kumlubük ve Gerbekse koylarında birkaç gün demirleyip son ayların yorgunluğunu çıkarmayı plânlıyorduk. Bu sakin koylara demirledik, ama günlerimiz plânladığımız gibi dinlenmek yerine gene çalışmakla geçti. Yola çıkmadan ne kadar uğraşmış olsak da teknede işler bitmemişti.

Tekne hayatının değişmez bir gerçeği, yapılacak işlerin ne yazık ki hiç bir zaman bitmemesi. Navigasyon masasının üzerindeki iş listesinin sonu hiçbir zaman gelmez. Sırf bizde değil tüm uzun yol teknelerinde durum aşağı yukarı aynıdır. Üstü çizilen her maddenin yerini kısa zamanda yeni biri alır ve hayat bu şekilde devam eder. Dışarıdan bakanlar da bu garip denizcileri “yatlarıyla mavi yolculuk yapan şanslı insanlar” zannederler. Halbuki hakikat ne kadar farklıdır. Bazen hayıflanırım, acaba biz de bir gün “mavi yolcu” statüsüne geçebilecek miyiz, diye.

Bu güzel koylarda dolaplardan taşan malzemelere yer bulmak, seyir haritalarını tasnif etmek, yeni Epirb’imizi, ilk yardım amaçlı oksijen tüpünü monte etmek, güvertedeki can halatını donatmak birkaç günümüzü aldı.

27 Ekim günü Simi Adası’na doğru yelken bastık. Canlı bir karayelle Anadolu’nun batıya doğru parmak gibi uzanan burunlarından biri olan Ala Burnu’nu çabucak bordaladık. Burada rotamızı kuzeye çevirince rüzgâr baştan, tam gitmek istediğimiz yönden gelmeye başladı. Volta-volta yükselerek saat 17’de Simi’nin limanına girerek güneydoğu rıhtımına maviye boyalı büyücek bir gezi tirhandilinin yanına kıçtankara olduk.

Ertesi sabah Sibel giriş işlemlerini yaptırmak için gümrüğün yolunu tuttu. Ben bu satırları yazarken bir yandan da kamaranın girişinden şehri seyrediyorum. Dar yolun arkasındaki yamaç set set yükselen evlerle kaplı. Hepsi sarı renge boyanmış iki katlı kutu gibi evler ufacık bir sarsıntıda Uzaklar’ın üzerine yıkılacakmış gibi duruyor. En tepedeki kilisenin bahçesinde rengarenk çamaşırlar kurumaları için ipe asılmışlar. Hafif bir esinti evlerin tekdüze rengiyle tezat yaratan çamaşırları bayrak gibi iki yana sallıyor.

Scroll to Top